YAŞAMA DAİR
Kendi dünyanızda yaşamak için...
3 Kasım 2015 Salı
Evrene bağlanmayı yeniden hatırlayın - I
Evrenle uyum içinde yaşamak, onunla aynı frekansta olmak ve onun bir parçası olduğunu farketmek büyük bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalık sayesinde istediğimiz hayatı yaşarız. Yine bu ayrıcalık sayesinde isteklerimizin ve arzularımızın gerçekleşmesi için evren bizimle çalışır.
Aslında bunun bir ayrıcalık olmaması gerekir. Fakat doğal olarak ortada olması gereken bu bağlantı, doğduğumuz andan itibaren üzerimize yüklenen kurallar, korkular, endişeler sayesinde kirlendiği ve bozulduğu için; basit işlevsiz bir antenle televizyonda yarım yamalak görüntü elde etmeye benziyor.
Yani bu bağlantı aslında bizim doğal hakkımız. Hiç kimseniz tekelinde değil ve herkes istediği kadar istediği sürece bağlı kalabilir.
Peki bu hakkımızı tekrar elde ettiğimizde değişen ne olacak? Çok şey değişecek, tabii bu değişimin ana hatlarını yine biz belirleyeceğiz. Kimimiz bir arabayla yetinecek, kimimiz bir evle. Bazılarımız daha çok bilgi isteyecek, bazılarımız ise sevgi. Hatta aramızdan öyleleri çıkacak ki hepsini isteyecek. Uyum ve akış yakalanırsa, evren birini de verir hepsinide... isteğe göre...
Örneğin, birileri size sürekli gülümsüyorsa, muhtemelen siz de herkese gülümseyen birisinizdir. Tam tersine, gülümsemiyor buna karşılık sürekli asık suratlı takılıp insanları süzüyorsanız, o zaman sizi gören insanlardan gülümseme bekleyemezsiniz. Hatta beklemezsiniz, çünkü bu durumda genellikle "kimseden bir güleryüz görmüyorum" şeklinde yakınıyor olursunuz. Aynanın karşısına geçip, o an ki yüzünüzü görseniz, eminim siz de kendinize gülümsemezdiniz. Benzer benzeri çeker.
"Çekim Yasası", "Sır", "Secret", ya da her ne ad verirseniz verin, ortada kesin olarak işleyen bir kural var. Bu kural benzer şeylerin birbirini çekmesidir.
Zihnimiz, düşüncelerimiz çekim gücündeki en önemli faktör aslında. Bir gözlemci olarak herşeyi zihnimizle algılarız. Algıladığımız her şeyi yine zihnimizde tasnif ederiz. Peki neye göre? Daha önceki deneyimlerimizde gördüğümüz o "şey" bize hangi duyguyu yaşattıysa, doğrudan o duygunun çekmecesine. Ya da ilk defa yaşanan bir olaysa onu da hissettiğimiz sonuca göre yeni bir klasöre koyarız.
Size basit bir örnek vereyim.Yıllar önce bir kuruyemişçinin önünden geçerken, mis gibi taze kavrulmuş çerezlerin kokusu o kadar güzeldi ki, hemen içeri girip küçük bir kese kağıdı içine biraz çekirdek, fındık, fıstık doldurttum. Bir yandan yolda etrafıma bakınıyor, bir yandan elimi kese kağıdına daldırıp çerezleri ağzıma atıyordum. O anda ağzıma tuhaf bir tad geldi ve ne ısırdığımı anlamak için elime baktığımda, karşımda çıtır kavrulmuş bir K.K.B ( kumral kalorifer böceği) ile karşı karşıyaydım. Hemen yere tükürdüm. Kesekağıdını en uygun yere fırlatıp attım, iğrenerek ve söylenerek yürümeye devam ettim.
Bu olay benim zihnimde doğrudan iğrenme dolabında, en üst rafta yeni bir klasör açtı. Bu klasör yukarıdaki olayın her detayını ( üstelik o an varolan, ama benim farkına varmadığım detaylar da buna dahil) içeriyordu. Bu klasörleri sakın ola basite almayın, orada kayıtlı bilgilerden yalnızca birisini bile anımsasanız, görseniz, duysanız ya da koklasanız hemen harekete geçer. Size dosyanın içinde kayıtlı yaşanmış ne varsa hepsini hatırlatır. Hepsini hatırlatmasa bile sonucun verdiği duyguyu, hissi hemen harekete geçirecektir.
Zihnimde bu klasörü açtıktan sonra uzun süre kuruyemiş yiyemedim, herhangi bir alışverişte sürekli kesekağıtların içlerini kontrol ettim. Hatta tarlada ayçiçeklerini gördüğümde bile iğrenmeye varacak kadar ileriye götürdüm bu olayı. Ve hemen her seferine iğrenmek için bir sebep buldum. Çünkü evren bana istediğim duyguyu yaşatmak üzere çalışıyordu. Taa ki zihnimdeki klasörlerle evrenin bağlantısını anlamaya başlayana kadar. İşin sırrını çözünce bir daha başıma böyle bir olay gelmedi ve ben artık keyifle kuruyemiş yiyor ve hiçbir kötü deneyim yaşamıyorum.
Zihnimiz duyguları iyi ya da kötü olarak ayırt edemez, olaylar zinciri sonucunda hissettiklerimize göre tasnif yaparlar. Bu klasörler algıda seçicilik yaratırlar ve biz klasörlerimizdeki bilgilerin benzerlerini günlük hayatın içinden seçeriz. Öncelikle seçeceklerimiz ise en çok kullanılan klasörlerdir, çünkü onlar o kadar çok kullanılıyorlar ki, bir türlü dolaba kaldırılamıyor, hep masanın üzerinde gözümüzün önünde kalıyorlar.
Zihnimizdeki her klasör aynı zamanda evrenle sürekli bağlantı halindedir ve bu sayede hep benzer deneyimleri çağırırız. Masa üzerindeki klasörler evrende de öncelik sahibidir. Onların bağlantıları bakımlı ve daha kalındır, kullanıldıkça gelişirler. Bu arada unutmayın, bazen masanın üzeri o kadar dolu ve karışık olur ki, biz bile hangi dosyaların açık orada durduğunu bilemeyiz. Bu farkında olduğumuz ve olmadığımız klasörler ise evrene bizim neyi deneyimlemek istediğimizi iletirler.
İstediğimiz hayatı, deneyimleri, duyguları kendimize çekebilmek için evrene doğru mesajları göndermeyi, klasörlerimizi düzenlemeyi, temizlemeyi öğrenmeliyiz. Bunu öğrenmenin yolu evrene güvenmekle başlar. Hesap kitap yapmadan, evrene güvenerek istemek.
Genellikle hepimiz birçok şey isteriz ve istedikten sonra bunun nasıl olabileceğine dair hesap kitap yapmaya başlarız. Hesap kitap sonucunda mantıklı bir yol göremezsek isteğimizin olacağına dair güvenimiz azalır ve şüphe duyarız. Şüphe duyduğumuz anda "ya olmazsa" lar beynimizde yankılanır ve sonunda "ya olmazsa" galip gelir.
Peki şüphe olmazsa ne olur? Yine kendimden bir örnek vereyim. 1995 Yılının ilk aylarında yolum İstanbul'da Beyaz Yıldız adında bir danışmanlık ofisine düştü. Bu danışmanlık ofisinde üç aylık bir Pozitif Düşünce Gücü eğitimi veriyorlardı. Karşımdaki kişiye o kadar
güvenmiştim ki, hemen eğitimi almak istedim. İlk hafta bana istediklerimi bir deftere yazmamı ve aklımda herhangi bir olumsuz düşünce, fikir belirirse ya da ağzımdan herhangi bir negatif cümle çıkarsa içimden "İPTAL" dememi istedi. Aslında hayatımda her şey yolundaydı ama denemeye de değerdi. Bir gün boyunca ne istesem diye düşündüm ve ardından deftere yazmaya başladım. Tabii tüm bu süreç içine ne kadar çok "İPTAL" demek zorunda kaldığımı belirtmeme gerek yok sanırım.
maaşım iki kat artsın
altımda bir araba olsun (rengini modelini bile yazdım)
evden çalışayım ve sabah erkenden köprü trafiğine girmek zorumda kalmayayım
yazdıklarımı götürdüğüme bana hocamın ilk söylediği, şimdi bunları şimdiki zamanda sahipmiş gibi yazmamdı. Hemen maddeleri düzelttim.
ben her ay düzenli olarak ..... TL kazanıyorum
Heryere .... marka... model..... renk arabamla gidip geliyorum.
Her sabah dokuzda kalkıp evdeki ofisimden çalışıyorum.
Ardından bunu her sabah kalktığımda tekrarlamaya başladım. Aradan bir hafta geçtiğinde eski bir arkadaşım telefon açtı. Gazetede yabancı bir firmanın iş ilanını görmüş ve tam bana göre olduğunu düşünmüş. Hocam bana karşına işaretler, fırsatlar çıkacaktır sakın hiç birini atlama diye tembihlemişti.
Hemen firmaya özgeçmişimi faksladım ve bir hafta sonra görüşmeye çağrıldım. Bir otel lobisinde yapılan görüşmeye gelen o kadar çok aday vardı ki, bir an ümidim kesilir gibi oldu. Hemen içinden "İPTAL" dedim. Sıra bana geldiğinde birde ne göreyim. Yabancı firma sahiplerinin yanında eskiden tanıdığım başka bir iş arkadaşım oturuyor. Hemen sohbete ve ardından görüşmeye başladım.
Bana tam o an aldığım maaşın iki katını teklif ettiler ve çalışmak için bir arabaya ihtiyacım olduğunu söylediler. Arabam yok dediğimde problem olmadığını bana toplu avans gönderebileceklerini ve sonra bunu çok küçük miktarlarla maaşımdan kesebileceklerini eklediler. Kulaklarıma inanamamıştım. Son olarak Türkiye de bir ofislerinin olmadığını ve evim müsaitse eğer işi evimden yürütmemi istediler. Hemen evet dedim. Sanki biraz oyalanırsam büyü bozulacak zannettim.
Otelden çıktığımda hala yaşadığım olayın şokundaydım. Eve dönüş yolunda hem evrene teşekkür ettim, hem de bu keyifli oyunu her zaman oynamaya karar verdim.
1995 yılının başlangıcı hayatımın tamamen değişmesine sebep oldu ve o günden beri evrenle bağlantımı kesmemek için çalışmalarıma hiç ara vermedim. Hayatım güzel bir serüvene dönüştü ve etrafımızın ne kadar çok mucizelerle çevrili olduğunu gördüm.
Şimdi hepbirlikte bu serüvenin içine atılalım ve birlikte bu çalışmalara başlayalım.
Haftaya ve belki ondan sonraki birkaç hafta evrenle akış halınde ve bağlantıda olmak için neler yapmamız gerektiği üzerinde duracağım. Önümüzdeki haftaya kadar öncelikle
"İPTAL" çalışması yapalım. Aklınızdan olumsuz bir şey geçtiğinde; herhangi bir konuda kaygı, endişe, şüphe, korku duyduğunuzda; öfkeli olduğunuzda ya da ağzınızdan olumsuz bir cümle çıktığında bir hafta boyunca kocaman bir "İPTAL" deyin.
Bu arada evrenden ne isteyeceğinizide düşünün isterseniz.
Sevgiyle kalın.
--- Alıntıdır ---
Etiketler:Yaşam Huzur Başarı Mutluluk
Çekim Yasası,
tasavvvur panosu
2 Kasım 2014 Pazar
HAYATI SEVİN
Hayatı sevin, ama her zaman değil.
Ara sıra kızın ki ona nefes alıp vermenizin bir anlamı olsun.
Her zaman mutluluğu ulaşılmaz görmeyin, aynaya bakın yeter.
Her zaman âşık olmayın bazen sevin. Annenizi, babanızı, tüm insanları.
Başınız önde yürümeyin ara sıra kaldırıp etrafınızı seyredin.
Arabada giderken ayaklarınızın altındakini her zaman yol kabul etmeyin.
Bizce zamanı andırmıyor mu?
Bir şeyi yaparken zorunluluktan değil sevdiğinizden yapın ki bir değeri olsun.
Gece gökyüzüne bakarken karanlıklar ardındaki güneşi görün.
Her zaman gülmeyin bazen oturup saatlerce ağlayın.
Deli değilsiniz emin olun.
Her zaman meraklı olun çünkü merak etmezseniz öğrenemezsiniz.
Dikkat edin merak ettikleriniz merak edilmeye değer şeyler olsun her zaman gezmeyin bazen bir bankta oturup gezenlere bakın, bakarken bile yoruldunuz öyle değil mi?
Her zaman konuşmayın saatlerce susmayı bilin.
Her zaman her şeyi dinlemeyin çünkü sıkılırsınız.
Uzak bir yere giderken sürekli arabada olmayın bazen arabadan inip biraz yürüyün.
Çok şey kaçırmışsınız galiba her zaman kaçmayın, bazen korkusuzca yaşamanın da tadına varın.
Sürekli çıkar bir yol aramayın, bazen kendinizi çıkmaza atın.
Karanlıktan korkmayın çünkü siz ışıksınız. Aklınıza geleni söylemekten çekinin, söylemezseniz rahat uyuyamazsınız. Özgürlüğünüzün elinizden alınmasına izin vermeyin çünkü o zaman ölürsünüz.
Yazın kavurucu sıcağından şikayet edip durmayın, kışın tir tir titrediğiniz günler geçeli çok olmadı.
Size kötülük yapanlara merhametle yaklaşın, çünkü onlar merhametten yoksundurlar. (Bunu yapmak çok zor)
Baharın gelişine sevinirken ölecek binlerce kelebeği unutmayın.
Her zaman elinizde olmayanları istemeyin, elinizdekilerle de yetinmeyi öğrenin.
Denizi her zaman mavi, ağacı her zaman yeşil görmeyin.
Dünyam durdu dediğinizde tebessüm edin yeniden dönecektir.
Ölenler için üzülmeyin bir gün kavuşacağınızı düşünerek mutlu olun.
Unutmayın belki siz onu özlüyorsunuz ama o özlediğine kavuştu.
Gözünüzün gördüğünden daha fazlasını görmeye çalışın.
Bunun için kalbinizi kullanmanız yetecektir.
Kendinizi kimseden daha üstün görmeyin çünkü bunu yapanlar alçaktakilerdir.
Çiçekleri her zaman koklamayın bazen sadece bakmakla yetinin ki koklamanız için nedeniniz olsun.
İnsanlara karşı soğuk olmayın, her tebessüm bir sadakadır.
Gecenin kör bir vaktinde uyumayın, kalkın bir de dünyanın gece halini görün.
Yağmur yağarken ondan kaçmayın, rahmetten kaçılır mı hiç?
Islanın altında dönün durun semazenler gibi ki ruhunuz temiz olsun.
Ve son olarak ne olursanız olun ama umutsuz olmayın, umut suyunuzdur sizinle insan dediğin o olmadan yaşayamaz.
Ara sıra kızın ki ona nefes alıp vermenizin bir anlamı olsun.
Her zaman mutluluğu ulaşılmaz görmeyin, aynaya bakın yeter.
Her zaman âşık olmayın bazen sevin. Annenizi, babanızı, tüm insanları.
Başınız önde yürümeyin ara sıra kaldırıp etrafınızı seyredin.
Arabada giderken ayaklarınızın altındakini her zaman yol kabul etmeyin.
Bizce zamanı andırmıyor mu?
Bir şeyi yaparken zorunluluktan değil sevdiğinizden yapın ki bir değeri olsun.
Gece gökyüzüne bakarken karanlıklar ardındaki güneşi görün.
Her zaman gülmeyin bazen oturup saatlerce ağlayın.
Deli değilsiniz emin olun.
Her zaman meraklı olun çünkü merak etmezseniz öğrenemezsiniz.
Dikkat edin merak ettikleriniz merak edilmeye değer şeyler olsun her zaman gezmeyin bazen bir bankta oturup gezenlere bakın, bakarken bile yoruldunuz öyle değil mi?
Her zaman konuşmayın saatlerce susmayı bilin.
Her zaman her şeyi dinlemeyin çünkü sıkılırsınız.
Uzak bir yere giderken sürekli arabada olmayın bazen arabadan inip biraz yürüyün.
Çok şey kaçırmışsınız galiba her zaman kaçmayın, bazen korkusuzca yaşamanın da tadına varın.
Sürekli çıkar bir yol aramayın, bazen kendinizi çıkmaza atın.
Karanlıktan korkmayın çünkü siz ışıksınız. Aklınıza geleni söylemekten çekinin, söylemezseniz rahat uyuyamazsınız. Özgürlüğünüzün elinizden alınmasına izin vermeyin çünkü o zaman ölürsünüz.
Yazın kavurucu sıcağından şikayet edip durmayın, kışın tir tir titrediğiniz günler geçeli çok olmadı.
Size kötülük yapanlara merhametle yaklaşın, çünkü onlar merhametten yoksundurlar. (Bunu yapmak çok zor)
Baharın gelişine sevinirken ölecek binlerce kelebeği unutmayın.
Her zaman elinizde olmayanları istemeyin, elinizdekilerle de yetinmeyi öğrenin.
Denizi her zaman mavi, ağacı her zaman yeşil görmeyin.
Dünyam durdu dediğinizde tebessüm edin yeniden dönecektir.
Ölenler için üzülmeyin bir gün kavuşacağınızı düşünerek mutlu olun.
Unutmayın belki siz onu özlüyorsunuz ama o özlediğine kavuştu.
Gözünüzün gördüğünden daha fazlasını görmeye çalışın.
Bunun için kalbinizi kullanmanız yetecektir.
Kendinizi kimseden daha üstün görmeyin çünkü bunu yapanlar alçaktakilerdir.
Çiçekleri her zaman koklamayın bazen sadece bakmakla yetinin ki koklamanız için nedeniniz olsun.
İnsanlara karşı soğuk olmayın, her tebessüm bir sadakadır.
Gecenin kör bir vaktinde uyumayın, kalkın bir de dünyanın gece halini görün.
Yağmur yağarken ondan kaçmayın, rahmetten kaçılır mı hiç?
Islanın altında dönün durun semazenler gibi ki ruhunuz temiz olsun.
Ve son olarak ne olursanız olun ama umutsuz olmayın, umut suyunuzdur sizinle insan dediğin o olmadan yaşayamaz.
Etiketler:Yaşam Huzur Başarı Mutluluk
dinlenin,
hayat,
hayatı izlemek,
izleyin,
mutluluk,
sevin,
seyretmek
17 Ağustos 2014 Pazar
AKLINI DEĞİL AKIL KULLAN
Aklı olanın düşleri yoktur,gözleri açık rüya görmezler fakat yinede yaşarlar.Acıları ve neşeleri bir haldir,düşüncedir,süreçtir.Onlar kafalarına giren binlerce düşünceyi dahi kontrol etmek çabasında olan insanlardır.Olumsuz düşünceyi çıkartıp yerine olumlu bir tanesini yerleştirmeyi becerebilen ender "mutlu" kişilerdir.Onlar hep geleceğin tarihini yazmaya çabalayanlardır.
Bilmedikleri,aklın olduğu yerde kalbin olmadığı gönlün durmadığıdır.Aklı kalbinin içine yerleştirmelisin.Anlamazlar ki zeka,duygu ve hisleri inkar eder oluşu dahi anlamaz yok sayar.Bir bildikleri vardı elbet ancak bilmedikleri ve henüz öğrenmedikleri çok şey vardı,orası AŞİKAR....
Bildiklerini okumak yerine bilmediklerini okumayı deneselerdi kim bilir nerede,ne zaman,ne farklı olurdu....O yüzden iyisi mi AKLINI değil AKIL kullan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)